Türkiye'de siyasi dil, kutuplaştırıcı ve ayrıştırıcı bir hale gelerek değişmektedir . Siyasetçiler, "biz ve onlar" ayrımını vurgulayan söylemler kullanarak toplumun farklı kesimleri arasında kalıcı ayrımlar yaratmaktadır . Bu durum, sosyal huzuru tehdit etmekte ve toplumsal güveni sarsmaktadır .
Ayrıca, siyasi dilin manipülatif bir araç olarak kullanımı da artmaktadır . Sosyal medya ve medya içerikleri, kutuplaştırıcı söylemleri hızla yayarak toplumsal ayrımın derinleşmesine neden olmaktadır .
Ancak, siyasi dilin uzlaşmacı ve yapıcı bir şekilde kullanılması da mümkündür . Bu tür bir dil, toplumsal güveni inşa edebilir ve barışı sağlayabilir .
Siyasi dilin değişimi, sadece siyasi partilerin ve liderlerin sorumluluğu değil, aynı zamanda toplumun her bireyinin dil kullanımına da bağlıdır . Daha yapıcı, hoşgörülü ve anlayışlı bir dil geliştirmek, toplumun daha sağlıklı bir geleceğe adım atmasına olanak tanıyacaktır .